Tumgik
#kitap konusu
3391kilometre · 1 day
Text
Ben o kızım,
Geceleri senin gözlerinle uyuyan, sabahları senin isminle uyanan…
23 notes · View notes
jigglymandu · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
yeni kitap!!
2 notes · View notes
minikblogger · 5 months
Text
1 note · View note
dumanlikafalar · 4 months
Note
merhabaaa
öncelikle gönderilerin gerçekten çok hoş, güçlü bir kalemin olduğunu düşünüyorum. düşüncelerini, içinden geçenleri bence çok iyi ifade ediyorsun. birkaç denk gelişle bir kitap üzerinde çalıştığını öğrendim, konusunu çook merak ettim. son olarak bu abinin hayat mottosu nedir, hayata yeni atılmaya başlayan kardeşlerine önerisi var mıdır acaba??
iyi geceler dilerimm:))
Merhaba, bloğumdaki gönderileri sevdiğin için teşekkür ederim. Güçlü bir kalemim yoktur aslında... Ben insanlara yarınımı değil geçmişimde ki acılarla nasıl başa çıkamayışımı anlatırım, en iyi şekilde. Bu onları etkiler genelde. Evet bir kitap yazma evresinde bulunuyorum fakat 1 ay kadardır yazamıyorum, çok fazla uğraşmam gereken şey var. Yeni bir şehir, yeni iş, yeni bir düzen. Genel olarak sitede veya kolejler de büyümedim, sokağın en pis halini görerek büyüdüm. Bunlar beni ben yapan şeyler. Kitabımın bir konusu yok aslında, birden çok konusu var. Geçmişimde ki illegal olaylardan başıma gelen tonlarca olayı, tek bir çatı altında ama şahıs isimleri farklı olacak şekilde anlatıyorum. Sobalı bir evi anlatıyorum, gece kondu evlerinden gelen bağrışma seslerini anlatıyorum. Yani senin anlayacağın hayatın pamuk şeker tadını değil, zifiri karanlık yolların da geçen duyguları anlatıyorum.
Hayat felsefem; Asla senden yüksek konumdaki insanlara boyun eğme. Sisteme karşı başın dik yürü. Hayallerin doğrultusunda ölmeyi göze al.
Hayata yeni atılmış kardeşlerim; Kapatın gözünü ve açın ağzınızı, asla susmayın. Kendiniz için mücadele ederseniz tabutunuzun başında bir kişi olmaz. Değer verdiğiniz insanlar için girin o savaşa. Değerinizi kendiniz belirleyin, başkalarının söylediklerine kulak aşmayın ve son olarak o yumruğu/tokatı atmaktan asla korkmayın. Çünkü bunu hak edecekler. Maddeden ve popüler kültür kölesi olmayın.
İyi geceler.
21 notes · View notes
kitapyum · 25 days
Text
KİTAP ÖNERİLERİ PART-2
Kitap adı: Ölüler Konuşamaz
Konu: Gökçe Korkmaz cinayetinden yıllar sonra başka bir kadın cinayeti dava tekrar açılır. İkisinin de koluna kurdele bağlanması her iki cinayeti işleyen kişinin aynı olabileceği teorisini doğurur. Gökçe'nin arkadaşları ise bu olayın en sıkı takipçisidir.
Yaş sınırı: 14+
Kendi düşüncelerim
Ben okurken karakterlere aşırı gıcık olmuştum. İlişkiler falan çok berbattı. Ama bunlara rağmen konusu ve Dilara'nın yazımı gayet iyi. Spoi olmasın ama ben katilin beyninden şüpheliyim. Gökçe bir hiç uğruna öldü ve kesinlikle haketmedi. Ölüm sebebi o kadar saçma ki. Sanki zorlama yazılmış gibi. Bazı kitaplar olur ya katil en olmadık ve çoğu kişinin güvenini kazanan kişi çıkar. Bu kitapta da öyle olması için zorlandığından dolayı ölüm sebebi saçma olmuş olabilir. Yine de ilk kitabını lise üzerine yazıp hemen ondan sonra böyle bir kitap yazmak baya yetenek ister diye düşünüyorum.
Puan: 8/10 (sebebi yukarıda dediğim gibi hem ilişkilerin saçmalığı hem de Gökçe'nin ölüm sebebinin zorlama yazılması)
11 notes · View notes
1sairbisikletle · 1 month
Text
Meursault'la Konuşmalar 41
Bugün temizlik günü. Neyse ki sıra bende değil. Evdeki odalardan en azından biri temizlenene kadar kardeşlerimin odasında takılıyorum. Çünkü odam süpürüleceği zaman her şeyi yatağımın üzerine toplamam gerekiyor ve başka oturulacak oda da yok. Bir iş yapamadığım için bilgisayardan kitap okuyacaktım, sonra baktım burada metin ekranını açıp boş bırakmışım, doldurayım dedim.
Dün Üsküdar'da Emre Abiyle denk geldik, insanın doğru anlaşılır mıyım endişesi taşımadan konuşabilmesi harika bir şey. Öncesinde de çalışmak için çıkmıştım ama çalışmak dışında her şeyi yaptım. Keyfim yerinde gibiydi buna rağmen. Rutinlerimi aksatmadan sürdürmeyi yavaş yavaş öğreniyor olmamın etkisi var sanırım. Şimdilik sadece bakım rutini olsa da bunu büyütebileceğime inanmaya başladım. Bu benim için çok kıymetli.
Önceki günlerden birinde hem çalıştım, hem güzel bir sohbet imkanı yakaladım yeni tanıştığım biriyle hem de akşamında bir seminere gittim ki seminer Abdülmecit Efendi Köşkündeydi, seminer konusu da mimaride moda bağlamında el-Hamra etkisiydi. Pratiğe anında yansıyan çok keyifli bilgiler öğrenmek, ortamın ambiyansı, yeni insanlar tanımak, tanıdıklarla karşılaşmak vs. derken tam tamına dolu bir gün ve akşam oldu. Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum, beş yaşımdan beri ne olmak istiyorsun sorusuna fıkıhçı cevabını veriyorum, bu cevap yalnızca bir kez 11. sınıftayken kısa bir süre değişti ve mimarlık oldu, sonra mimarlığın bana keyif veren kısmının sanata yansıyan yönü ve İstanbul olduğunu, teknik kısmından zevk almayabileceğimi fark ettim ve bundan vazgeçtim. Ama ilgim baki kaldı. Hala mimarlık üzerine dinlemeyi, okumayı ve keşfetmeyi seviyorum. Çoktandır uzaktan uzağa güzel şeyleri görüp okuyup geçmekle iktifa ettiğim için bu alanda bir şey dinlemek beni ayrıca mutlu etti. Mayıs sonunda bir seminer daha olacak aynı yerde, iple çekiyorum.
Tumblr media Tumblr media
Evdeki ortamım stabilleşse ve huzursuz hissetmeme sebep olan sorunlar tahammül edilebilir bir noktaya gelse ritmimi bulurum gibi yavaş yavaş. Ama o kısım oldukça zor. Biraz da o yüzden "kendime ait bir düzen" arzum bu kadar tavan yapıyor. Çok yoruldum çünkü.
Sonraki gün Meydan Avm'de çalıştım ama yine hiçbir şey istemiyordu canım. Bir koltuk bulup ona gömülme arzusuyla yanıp tutuşuyordum ama eve gitsem göze batacaktım. Çok sevdiğim badem unlu kek bile tat vermemişti o derece. Sonra oturduğum yerden kalkıp Nero'ya geçtim, kahvemi alırken baktım, her zaman dolu olan koltuk boştu. Olabilecek en rahat ve korunaklı pozisyonda oturdum ve kitap okuyup kahvemi içtim. Kurtarılmış bir an gibiydi. Çalışmadım ama olsun. Kitap okumak da boş durmak değil sonuçta.
Tumblr media Tumblr media
Bu süreçte dört kitap okudum ve bir de tabak yaptım. Deseni çıkarırken çekmişim ama bitmişini çekmemişim. Bir de ilk defa kendi başıma trilin çektim tabağıma, güzel de oldu. Bir şeyi daha kendi başıma halledebilmiş olmak iyi geldi. Aldığım bardaklar için de desen buldum bugün, becerebilirsem ona başlayacağım. Geleneksel bir desene denemiştim ama hoşuma gitmemişti, yakışmamıştı bardağa. Yine de onu da boyayacağım, ziyan olsun istemiyorum emeğim.
Tumblr media
Annem bunu tabağa geçirirken ve tahrirlerken ne kadar uğraştığımı görünce "bir daha bu kadar zor desen seçme, çok uğraşıyorsun, başka işlerin olmasa neyse " dedi. Seviyorum deyip geçiştirdim. Tezimi kastediyor elbette. Her gün tezle ilgili bir şey buluyor soracak. Panik bir insan olsam sürekli paniklerim, öyle sorular. Kendince o da beni düşündüğünü düşünüyor. Bu soruların hiçbir faydası olmadığını, aksine zararı olduğunu kaç kere anlattım ama kârı olmadı. Yavaş yavaş umursamamayı da öğreniyorum. O soracak, ben sakince cevaplayıp geçeceğim.
İşte böyle Meursault, insanoğlu her şeye alışıyor ve acele etmezse yavaş da olsa bir şeyleri fark etme fırsatı buluyor, bulabiliyor. Bu da öyle bir haftaydı işte. Şimdi oturup dün akşam S'yle izlediğimiz dizinin kitabını okuyacağım. Agatha Christie'nin bir kitabından uyarlanmış ve çok kötü uyarlanmış. Çok da anlamsız bitti. Bu yüzden kitabını okumaya karar verdik. Şu anda bir iş yapamadığım için ona odaklanacağım.
Güncelleme
Diziyi yaparken bütün detayları çorba etmişler, kitap ne kadar harika çiziyor oysa her şeyi. Sonunu bilmeme rağmen merakla okuyorum. Christie okumayı da özlemişim.
10 notes · View notes
soolipsistt · 4 days
Text
Bugün günlerden, yine kalıbıma sığamama günü sanırım... 
Pazar günü insanlar ne yapar? Aile büyükleri varsa ziyaret eder, imkanı varsa pikniğe gider, yalnızsa kafede takılır, hobi edinir, kitap okur, çay demler, müziği de çayına karıştırıp içer, hiç biri yoksa dinlenir...  Sanırım... 
Genetik lanetim sabah 05:00da gözümü açmak maalesef. Sabah 4te mi yattım? 1 saat sonra ayaktayım, bunu düzeltemiyorum, o yüzden tek çarem gece 1den önce yatabilmek... 
Ev ahali de 10:00dan önce kalkmıyor, o da benim zorlamamla. Bazen yaşayıp yaşamadıklarını nefes alıp veren göğüs hareketlerinden anlıyorum... Bu da ayrı bir takıntı... Takıntılar başka hikaye konusu... 
Neyse... 
Tabiri caizse hayvanlar gibi çalıştığım bir haftanın sonunda uyumam gerekir, ya da kafayı boşaltabileceğim bir aktivite... Son zamanlarda kitap okuyorum, olmuyor, sanki sayfalarda dolanan gözlerim ile beynim arasında bir iletişim eksikliği var. Okuduğumun farkındayım fakat kelimeler gözümden zihnime çıkamıyor, ulaşamıyor...
Müzik dinlediğimde de müzik eşliğinde bir şey yapmak, bir şeyle meşgul olmak, kısacası düşünmemek için ne gerekiyorsa onunla uğraşmak istiyorum, telefonumda bilmem kaçıncı kere silip indirdiğim rastgele bir oyunu açıyorum, fakat dinlediğim müzik ne olursa olsun, onun bana dayattığı ritimler yüzünden oyuna bile konsantre olamıyorum... 
Güzel bir şarkıysa mesela, önceki yazımda az çok çıtlattığım yol arkadaşımla dinleseydik diyorum, ne güzel olurdu, eşlik ederdik, sanki daha önce birlikte şarkı dinlemişiz de eşlik etmişiz gibi... En azından zevklerimizin aynı olduğunu biliyorum...
Neyse... 
Hüzünlü bir şarkıysa zaten düşünmekten kaçtığım ne varsa, sesi duyup çıkıyorlar zihnimin dışına... Kimi zaman gözlerimden, kimi zaman kaslarımdan... Kaslarımdan evet... Nasıl ya deme öyle, stressli bir anını hatırla şimdi, ayakların sürekli tepinir ya oturduğun yerde, huzursuz bacak sendromu... Hah işte o. Benim de parmaklarım durmaz, sürekli ya elimde kalem çevirim ya ritim tutmam gerekir bir şeyler üzerinde ya da ceplerimde ne varsa onu karıştırmam, sıkmam gerekir, o yüzden sürekli klavyeyle cebelleşirim, bir şeyler yazarım çok şeyler silerim, bir insanın yazdığından daha çok nasıl sildiği şey olabilir ki... 
Bugün de böyle başladı... Kalk, yürüyüş filan yapmak için kendinle savaş, her şeyden vazgeçtiğin gibi bundan da vazgeç, oyun oyna, sıkıl, kitap okuyormuş gibi yap, haberlere bakıp küfür et, anca 10 dakika geçmiş olsun... Hapishane gibi... 
Fakat dün yazdığım yazıdan sonra bugün biraz daha huzursuz geçiyor, sebebinin o olduğunu biliyorum, çünkü yazdığım hâlen ona ulaşmadı, bir an önce okusun da yanıt versin istiyorum, bunu yazarken bile ayaklarım huzursuzca hareket halinde... Yaptığım hiç bir şey anlam ifade etmiyor... 
Yıllarca şunu yaşadım; film mi izliyorum, tabi yine tek başıma, acaba burada olsaydı ne söylerdi filmle ilgili, izler miydi benimle, şu ayrıntıyı fark eder miydi, izlerken nasıl görünürdü, o film izlerken ben onu izlesem anlar mıydı, dizime mi yatardı yoksa dizine mi yatardım.... 
Ya da, dışarıda kulağımda kulaklıkla yürüyüş mü yapıyorum; benimle yürümek onu yorar mıydı, hangi şarkıyı tercih ederdi... Şu müzik listemi göstersem, "bu şarkı hiç olmuş mu ya, yürüyüş yapıyorsun sen, düğünde değilsin" der miydi, konuşur muydu, susar mıydı, dinler miydi yoksa uzaklara dalar mıydı... 
Hep bir şeylerin bilinmezliğini yaşadım, hep eksikliğini gördüm... Hangi faaliyette olursam olayım acaba burada olsa diye düşünüp anlamsız sorular sordum, oradaymış gibi hissettim, bazen küfür ettiğini duyar gibi oldum, bazen sevgi dolu gözlerle baktığını görür gibi... Ama hiç orada olmadı. Olsaydı nasıl olurdu hiç bir zaman bilemeyeceğim... 
Sanırım bu gizem hiç bir zaman çözüme ulaşmayacağı için de bu kadar çok takıyorum kafama... Acabalar ile dolu anlar... 
Neyse... 
Yazıyı yazdığımdan beri, okusa da ne derse dese diye bekliyorum, neden bekliyorum, malûm, olmaması gerektiği için hayatımda, normal mesaj filan ile olmuyor, güvercinlerle anlaşıyoruz desem yeri aslında.. ve aylardır doğru dürüst haberleşmiyoruz... Sabırsızlığım da ondan zaten... 
Yani sığmıyorum kalıbıma... Gelse de bana kap olsa, ya da dolsa içime, öyle ya da böyle, güzel ya da öfkeyle...
Gelse de sığsam artık şu kaba...
Buralara yazıyorum da, senin gibi okuyanlar kesin "git işine bak, bize ne" filan diyordur, ben çok yazdım, not tutma aplikasyonlarına, maillere, kimsenin görmeyeceği şekilde saklı sosyal medya platformlarına, 9 sene önceydi sanırım, 100 sayfa ortalamasında bir günlük tutmuşum, online tabi, sonra durdum, okudum, ne zaman okusam salya sümük ağladım, ona gönderdim, göndermez olaydım, salya sümük ağladı... Bir şey yapamama çaresizliğini bilirsin... Ne onun elinden, ne benim dilimden bir şey gelmedi... Sonra ben sildim o defteri, sonra çok şey yazdım yine, paylaşmadım bir daha onunla yine ağlamasın diye, sonra sildim... Nokta koyduysam sildim, virgül koyduysam sildim... İlk defa halka açık yazıyorum, ama sanırım ruh halimin savaş içinde kalacağı bir gelecekte, ölmemiş olursam bunları da sileceğim... 
Neyse... Birlikte müzik dinleyelim mi? 
Batuhan Kordel'den "Dönme" 
Ne kadar ironik oldu bu şarkı, bu yazıdan sonra (: sözleri güzel... 
Sağlıcakla...
Bir de varsa bir derdiniz, yazın dertleşelim... Buralara takılan insanları seviyorum, Instagram tripleri yok, Twitter havaları yok, daha rahatlar... İyi ki varlar.
Bu etiketleri de sırf daha çok insanla dertleşeyim diye ekliyorum, yoksa reklam gibi bir maksadım yok.
7 notes · View notes
kemikkadin · 17 days
Text
🎧 Nothing More - If I Were
.
Bazı günler, çok fazla hissettiğimi düşünüyorum. Duygu yoğunluğuyla başa çıkamadığım fikrine kapılıyorum. Olumsuz duygularla baş etmek konusu aklımı kurcalıyor. Bize olumlu duygularla kalıp olumsuz duyguları kapıdan dışarı atmamızı söylediler. Peki bu bizi hasar almaya daha açık yapmaz mı? Olumlu ve olumsuz duyguları (veyahut olayları olsun) kabullenmeye başladığımızda zihnimiz hayata dair tüm deneyimlere daha açık olmaz mı? Sorgulamalar olmadan yaşayamam.
.
Bir süredir bu kitabı okumak istiyordum. Kitap, adından da anlaşılacağı üzere psikolojik dayanıklılık hakkında. Kitaba dair en sevdiğim şey, tavsiyeden ziyade istatiksel verilere dayalı bilgiler sunması. Beynimizin çalışma yöntemini, diğer insanların başlarına gelen korkunç olaylara rağmen nasıl ayakta kalabildiklerini ve psikolojik dayanıklılığın nasıl geliştirebileceğini anlatıyor. Bölüm sonlarında kaynakçalar var. Bu da ayrı bir güzelliği. Yaşamdan örneklerle dolu olması beni epey sorgulattı. Bir olaya nasıl tepki vereceğimi yaşamadan bilemem belki de.
.
Günümüz dünyasında bize sadece olumlu duygular öğretilmeye çalışılıyor oysa yaşam iyi ve kötünün birleşimi. Kesinlikle okunması gereken bir kitap.
.
Reklam diyorlar, o yüzden öyle yazmış olalım. Reklam.
.
#yenikitap #kitap #kitapkahve #psikoloji #kişiselgelişim #neokudum #kitaptavsiyesi #kitapyorumu #iletisimyayinlari
instagram
11 notes · View notes
birguzelllincirkini · 4 months
Text
Bizim Süleyman abi Dersimli belli başlı özelikleri var.Örneğin çok kitap okur kendini sosyalist olarak tanımlar hemen hemen her konuşma politize edilmiş sekilde biter.
"Ahmet arkadaş yaşamın kendisi politik olduğundan yaşamda herşey politikanın konsudur" diye biter konuşması.
Gel gelelim yaşamda pek başarısız elini neye attıysa kurutan bir tip.
Çünkü kendini yaşama dayatan peygamber bile olsa kaybetmeye mahkumdur.
Neyse..
Hali ile şu aralar yaşama karşı kendini içine kapatmış durumda alıngan ve kırılgan bir ruh hali ile söylenen ne varsa üzerine alınıyor.
Sonuç olarak yaşam onun için kitap ve çaydan ibaret bu kadar çoğalıp bilgisini bir değere dönüştürememiş ilginç bir adam.
Bu aralar çocuklarına ve ailesine o kadar aşırı düşmüş ki resmen kendini onlara adama noktasında yaşıyor.
Neyse sözün özü şu istediğiniz kadar bilgili ve yetenekli olun bunları üretim surecine sokup bir "değer" üretemedikçe boş birer insan olmaktan öteye gidemezsiniz ve hevesleri kursağinda kalmış onun bunun ağzında dalğa ve espiri konusu bir insan olursunuz.
Kendi toplumunuzu ve kendi ikliminizi mutlaka yaratın ki başarılı dolayısı ile mutlu olun.
Bana hasetliğini başka bir zaman yazarım hala nedenini çözemedim 😂
12 notes · View notes
sakaryarasaa · 1 month
Text
Son zamanlarda kabuğuma çekilmek istesem de bu "kabuğuma çekilme" olayı sanırım sadece sosyal medyadan yok olmak benim için. Sosyal hayatımda hep bir koşuşturmaca, hep bir iş, hep yapmam gereken şeyler var. Hiç böyle oturup da saatlerce kitap okuyayım, saatlerce dizi izleyeyim gibi bir durum söz konusu değil. Sırtıma binen her bir yükle daha kambur durmaya başlıyorum. Ve ben artık ciddi anlamda çok yoruldum.
8 notes · View notes
3391kilometre · 2 days
Text
Gündüz geceye sormuş;
-Senin yerine geçebilir miyim?
Gece cevap vermiş;
-Ağlama sesine dayanabilecek misin?
Gündüz yanıtlamış;
-Peki sen sabahları ağlamamak için direnen insanların iç sesine dayanabilecek misin?
20 notes · View notes
minikblogger · 5 months
Text
1 note · View note
nesepalamudu · 2 months
Text
111 liraya 6 tane kitap aldım kargo da ödemedim. bi adam vardı, siyahiler bir şeye çok para vermekle övünürler, bu arabaya var yaaa şu kadar para verdim falan derler, asyalılar ise ne kadar az para verdikleri ile övünürler, bir şeyi sizden daha ucuza aldılarsa aa sen tam fiyat mı ödedin, ben şu kadar indirimli aldım derler diyordu. söz konusu asyalılardan biri de benim
8 notes · View notes
kitapyum · 1 month
Text
Ben büyük bir Beyaz Leke hayranı olarak teasırın çıktığı ilk gün tüm evi ayağa kaldırmıştım. Sonrasında evde kapak çıkması için gün saydım. Kapak paylaşıldığı sıra ben annemlerle salonda oturuyorduk. Bir de "ışıkları söndürseler bile" şarkısını açmıştım. İnstagramım olmadığı için takip ettiğim kanalların toplulukta paylaşmasını bekliyorum falan. Ve o sıra şarkıdan dolayı ağlamaya başladım. Normalde o şarkı beni etkilemez ama öyle özel bir anda dinlemek bir hayli etkilemişti. Kapağı gördükten sonra da ağlamam beş dakika falan sürdü ve bunları annemler gördü. Üstelik babam ne kadar mutlu olduğumu anladı. Annemin umrunda pek olmamıştım ama babam o günden sonra ara sıra bana ne zaman satışa çıkacağını falan sormuşluğu oldu. Bazen de ben onu kitap çıktığında alsın diye sıktım. Bu şekilde 3 Mayısa geldik. Yani BL'nin ön siparişi açıldığı zaman. Bizim okulda telefonlar toplanır son ders verilir. Normalde 15 dk kala falan alırken o gün beden dersimiz var diye erken aldık ve ben telefonu aldığım gibi babama kitabın çıktığını söyleyip ona en uygun sitedeki fiyatın ekran görüntüsünü attım. O günden sonra belli bir süre (sipariş ettirene kadar) kitabı almak için baya bir zorladım. Alacağını bilmeme rağmen bu süreyi erkene çekmek için her gün en az 10 defa konusu geçiyordu. Üstelik pazar günü babam evde diye her iki lafımda bir Beyaz Leke yer alıyordu. Veeee dün babam kitabı sipariş etti. Bunun benim için ne kadar mutluluk verici olduğunu anlatamam. Bir de dün bügüne olan konuşma sınavına çalıştığım için baya bir stresliydim. O yüzden benim motivasyon kaynağım oldu. (Bunu neden anlattım bilmiyorum. Galiba burada mutlu olduğum anları paylaşmak hoşuma gidiyor)
14 notes · View notes
bir-devrin-tarihcisi · 3 months
Note
selamun aleyküm evlilik görüşmesinde hangi sorular sorulmalıdır?
Ve aleyküm selam kardeşim mailden görünce dönüş yapıyorum. Bekletme için kusurumu maruz görün.
Öncelikle kardeşim bu sorular sizin düşünceniz fikirleriniz, beklentileriniz ve hayalleriniz doğrultusunda şekillenir katıldığım eğitimler, okuduğum kitaplar doğrultusunda bir kaç kelam edeyim naçizane aklınızda bir fikir olsun.
Mesela dini hassasiyetleriniz varsa nasıl bir düğün istediğinizi sorabilirsiniz , çalgılı karma yada gelinlik konusu dış çekim hepsi konuşulursa görüşlerini öğrenmiş olursunuz en azından ilerde bu meseleler tartışma konusu olabiliyor.
Helal gıda hassasiyetleriniz varsa buda konuşulmalı yarın öbür gün evinize alışveriş yapacaksınız çünkü onun beklentileri ne sizinki ne vs...
Kitaplar bile konuşulmalı, kitap okumayı çok seviyorum der bakarsınız en son okuduğu kitap cin Ali'dir. Kitabın adını bile sorun. Hayaliniz bir tefsir hadis kitabı müteala etmek ise oda Harry Potter meraklısı ise belki zorlanırsınız. Yada televizyon bağımlısı ise siz çocuklarınız ile okuma saati yapmak isterken siz okuyun işte deyip TV izliyorsa buda sizi yıpratır. Çocuklar bu sefer babam TV izliyor bende onla izliycem diyor (çevremde yakınan ablaları görünce belirtmek istedim bunuda)
Yani en ince ayrıntısına kadar konuşun yarın öbür gün giyiminiz bile sorun olmasın mesela feracelisinizdir o ise pantolon vs giymeyinizi ister yada çarşaflısınızdır buna bile müsade etmez çevremizden duyup üzüldüğümüz meseleler bunlar. Evlilik görüşmesinde sen bilirsin deyip sonra zorla çıkartan kişiler gördüm. Kırmızı çizgilerinizi bilsin yada hassasiyetlerinizi. Maalesef ki yanıma yakış dışardan çok güzel gözükmelisin diyen kesim de var..
Ve önem verdiğim diğer husus saydam olunmalı yani ilerde eşinize sürpriz olmasın bilsin öfke kontrolü varsa yada başka kötü özellik bunları bilmeli hanımefendi gibi durup yada utanıyormuş gibi yapılmamalı aklınıza takılan herşeyi sorun çok konuşan biriyseniz yada yemek yapmayı bilmiyorsunuzdur (öğrenmek içinde çabalayın bilmiyorum deyip kenara çekilmeyin tabi zaman istemiş olursunuz bir nevi)tabi ilk görüşmede zor tamamen tanımak evlilik süreci içinde bir sürü huyunu öğrenirsiniz en azından temel şeyleri bilinki yeni öğrendiğiniiz bir huyuna uyum sağlamanız da kolay olsun.
Kendinizi daha iyi bilirsiniz ona göre şekillenir bu sorular
(Fikrimce kovid aşısı bile sorulmalı yani) alternatif tıbba ön yargılı ise siz doğal şeyler hacamat derken o size şu koca karı şeylerini bırak derse buda sizi yıpratır.
Sizi tanımıyorum bu soruyu şahsıma yönelttiğinize göre bu fikir ve düşüncelerde olduğunuzu zannedip böyle konuşuverdim. İnşaallah istifadeli olur
(((İç sesim böyle 500 soruluk eğitim bilimleri ağırlıklı genel kültür sonra temel dini bilgiler ağırlıklı bir test hazırla diyorda neticede çocuklarımıza baba seçiyoruz dimi çok önemliiii.. ama siz bunu yapmayın tabi:))))
Tabi kardeşim bunu sıfır tecrübe ile yazıyorum deneyimlemiş evli ablalar varsa onlarlada istişare yapabilirsiniz.
Rabbim hayırlı bir yuva kurmanızı nasip etsin. Salihalardan olup Salihlere denk gelesiniz. 🤲🏻🤲🏻
(okurken çok yani dediğimi farkettim, neyse öyle işte yani)
السلام عليكم dua ile
9 notes · View notes
Text
Merhabalar Arkadaşlar,
Kısa zaman önce yakında kitabımın satışa sunulacağından bahsetmiştim. Hayırlısı ile, haftaya 'Nihavent' adlı romanım satışa çıkacak. Ufak çaplı bir heyecan söz konusu. Umarım bunca senelik emeklerimin karşılığını alacağım ve beğenerek okuyacağınız bir kitap olmuş olur.
Sevgiler.
46 notes · View notes