ZAMAN ve Konuşulan SÖZ geri gelmez ,
OK Yaydan çıkınca geri gelmediği gibi,
Bugünleri HEBA etmeyelim ;
Biz kendimizi düşünmezsek,
başkalarının düşünmesini beklemek Delilik olur ..
HEBA ettiğimiz Bugünleri yarın ki Günlerde çok arayacağız ...
İnsanların geçmişe geri dönme eğilimi birkaç sebepten kaynaklanabilir. Birincisi, geçmişteki anılar, deneyimler ve ilişkiler, insanların kimliklerini şekillendirir. Bu nedenle, geçmişteki olaylar ve ilişkilerle bağlantı kurarak kimliklerini anlamaya ve onları yeniden değerlendirmeye çalışabilirler. İkinci olarak, geçmişteki başarılar veya başarısızlıklar, insanların gelecekteki kararlarını etkileyebilir. Geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarmak veya başarıların tekrarlanmasını istemek, insanların geriye dönme eğilimini tetikleyebilir.Bir yandan belirsizlik ve değişimle başa çıkmak için insanlar güvenli bir liman arayabilirler ve bu liman genellikle geçmişteki tanıdık anılarda bulunabilir. Ancak, geçmişe sürekli geri dönmek, insanların şu anki anı kaçırmasına ve gelecekteki fırsatları gözden kaçırmasına neden olabilir. Bu nedenle, dengeyi bulmak önemlidir: Geçmişten dersler çıkarmak ve değerli anıları hatırlamak, ancak aynı zamanda şu anda yaşamaya odaklanmak ve geleceğe yönelik umutlarını korumak da önemlidir.
ruhum daralıyor, içimde sürekli bir sıkkınlık, hiç bir şey yolunda gitmiyor, asırlar süren geceler….
her gün aynı şeyler bir döngüye alınmışım gibi tekrar edip duruyor. değer verdiğim insanlar bana aynı şekilde değer vermiyor. her gece “acaba her şey daha farklı olabilir miydi” diye düşünmekten yorgun düşüp uyuya kalmaktan çok yoruldum. her güneş doğduğunda “bugün yeni bir gün her şey daha güzel olacak” demekten de yoruldum.ama umut etmekten asla yorulmadım. çünkü yarın yeni bir gün ve her şey daha güzel olacak.
Bu hayatta istediklerinizi sıralayın. Yapmak istedikleriniz ve yapamayacaklarınızı ayrıştırın. Sizi aşan, size bir katkıda bulunmayacak, siz olmasanız da olacak olanları ikinci plana atın. Yapabilecek güçte olduklarınızı sıralayın ve en kolay halledebileceklerinizden başlayarak istediklerinizi yerine getirin.
Bu hayatta yaptığım büyük hastalardan biri de bu dengeyi kuramamak oldu. Maneviyatı ve beni aşan istekleri daha öncelediğim için kısa vadede halledebileceklerimi ve uzun vadede bana büyük faydalar sağlayacak olanları kaybettim. Toparlamam epey bir zor bu saatten sonra onun için diyeceğim :
Neyi neye feda ettiğinize,edeceğinize iyi karar verin.
"İçimdeki gücü ve umudu.." dedi... "...içimdeki güçsüzlük ve umutsuzlukla boğuşurken kaybettim..."
Bazı duyguların hiçbir kelimeye ihtiyacı yoktur. Tıpkı huzur, mutluluk ve umut gibi... Bazen bir kelime tek başına koca bir anlam ifade edebilir herkes için. Hepimiz yolu olmayan yabancılarız bu hayatta. Belki saatlerce umuda, umut bağlar dururuz ve içimizde yavaş yavaş öldürürüz umudu. Saatlerden zaman çalarız, aslında kendi zamanımızdan çaldığımızın farkında bile olmadan. Çünkü umutsuzluğa kapılırız hayatın bir noktasında. Sonra bütün gücümüzü o küçük umut ışığını yeniden canlandırmak için harcar dururuz. Çünkü umut, içimizden gitmeyen, kaybolmayan bir şey aynı zamanda. Kendimizi ne kadar çıkmaz sokaklara sürüklesekte, aslında her şey o küçük parıltıyı yeniden keşfedebilmek için...
Hayat işte, nefes aldığımız sürece yolumuz uzun... Günler gelir ve gider, güneş doğar ve batar, çiçekler açar ve ölür... Hayatın içinde olmaktan daha güzel ve özel bir şey yoktur. Aslında sırf bu yüzden umut etmeye devam etmemiz gerekir. Elbette bazen kalplerimiz yorgun olabilir, üzgün ve siyah olabiliriz, yüzümüzde gülücükler açmasını isterken suratımız sirke satıyor olabilir ama her ne olursa olsun, içimizdeki güçsüzlük ve umutsuzluğa rağmen hayata devam etmemiz gerekir. Çünkü gün gelir, yaşanılan o karmaşalar ve telâşların hepsi silinir hafızamızdan, sana biraz çılgınca geliyor olsa da yaşayacağın küçücük ama umut vaad eden bir şey, her şeyi unutmana bile sebep olabilir. Çünkü biliyorum, yaşadım...
Sana önceki bir zamandan bahsediyorum şu anda. Önce umudumu kaybettim, sonra günü, sonra da yirmili yaşlarımı... Birbirini kovaladı kaybettiklerim, birbirleriyle yarıştı yanlışlarım. Kayıplarım çoğaldı, sırf içimdeki umutsuzluğa savaş açmadığım için. Oysa becerebilseydim günün sonundaki kara tabloları unutabilmeyi, böyle olmazdı hiçbir şey. Hayata herkes gibi bende farklı pencerelerden bakabilirdim. Böylece herkesi güldüren bir hayat beni ağlatmazdı, herkesi heyecanlandıran bir hayat beni korkutmazdı, herkesi mutlu eden bir hayat beni hüzünlendirmezdi... Ama artık ben dersimi aldım hayattan...
Artık, içimde kalan gücü ve umudu, yine içimdeki güçsüzlük ve umutsuzluğa karşı boğuşurken kaybetmek istemiyorum. Artık, günü kaybetmek yerine, sadece yaşıyorum. Günün sonunda da ne yaşarsam yaşayım hayatın bana verdiği hüznü ve acıyı, uyanışımda unutuyorum. Günün sonudaki kara tabloların, artık beni yaşlandırmasına izin vermiyorum...
Artık, içim umut dolu. Artık, bütün günlerim özel. Artık yirmili yaşlarım daha güzel... Çünkü artık farkına vardım ki, yarın başka bir hayatım olmayacak ve yarın bir daha gelmeyeceğim bu dünyaya. Artık, sende dene ve herkes gibi hayatı yaşa... Yarın, bir günümüz daha olacak yaşamak için. Bir şans, bir beklenti ve bir umut...
Unutma! Bazen bir kelime değişir, cümle değişir. Bazen de fikirler değişir, dünya değişir... Fikirlerini değiştir ki, dünyan değişsin...